İkinci Dünya Savaşı sonrası kendisini demokrasinin, çağdaşlığın simgesi olarak gören Batı Bloku’nun kendi içinde yaşadığı en zorlu sınav kuşkusuz Vietnam Savaşı oldu. ABD’den Vietnam’a gönderilen askerlerin yaşadıkları travmalar; bu toplum içinde önemli bir uyanışın ve aydınlanmanın sembolü oldu. ‘Vietnam’da ne işimiz var?’ sorusu çok uzun yıllar sorulmaya devam etti. Soğuk Savaş döneminin en çetin süreçlerinde ABD’de Muhammed Ali, Malcolm X gibi tanınan isimlerin de protesto ettikleri bir savaştı bu.
Öyleyse gelin, Vietnam Savaşı’nın ABD toplumunda hangi duyguları ayağa kaldırdığını yeniden anımsayalım.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Dünya’nın iki kutbu arasında başlayan Soğuk Savaş’ın en şiddetli yılları 1960’lar oldu. Bu dönemde alev alan Vietnam Savaşı ise savaşın çirkin yüzünü tüm insanlığa bir kere daha yaşattı.
On binlerce ABD askeri bir anda hiç tanımadıkları, bilmedikleri topraklara; Asya ücralarına doğru yola koyuldular, girdikleri bu savaştan çıkmaları ise hiç kolay olmayacaktı.
Dönemin en başarılı ve tanınmış sporcularından Muhammed Ali de Vietnam Savaşı’na karşı çıkan en bilindik aktivistlerden biriydi.
Muhammed Ali’nin bu tutumu tüm dünyada savaş karşıtlarının ve ırk ayrımcılığına karşı mücadele eden aktivistlerin büyük beğenisini toplasa da, Ali’ye çok pahalıya mal oldu.
ABD şehirlerinde savaş karşıtı gösteriler yoğunlaşırken cepheden de iyi haberler gelmiyordu. ABD ve müttefikleri tüm uğraşlarına rağmen Kuzey Vietnam savunmasını yaramadılar.
Vietnam’da elde edilen zaferin Çin Halk Cumhuriyeti ile Sovyet Rusya arasındaki sorunları gidereceği düşünülüyordu ama bu savaşın ardından iki ülke arasındaki fikir ayrılıkları daha çok büyüdü.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra insanlığın yaşadığı en büyük trajedi olarak kayıtlara geçen Vietnam Savaşı, demokrasi bloku olarak kodlanan Batı’nın acımasız yüzünü ortaya çıkartan bir örnek olarak kayıtlara geçti.