Ayçiçeğinde girdi temininden, üretim, dağıtım ve pazarlamaya kadar üretim zincirinin her halkasına uluslararası şirketler hakim durumda. Bu durumu ancak Gıda Egemenliği mücadelesi değiştirebilir.

Dr. Necdet ORAL
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin başlamasıyla Dünyanın en büyük ayçiçeği yağı ihracatçıları olan Ukrayna ve Rusya pazar dışında kaldı. Alıcılar tedarik için çabalıyor, küresel bitkisel yağ pazarları kaynıyor. Rusya’dan Türkiye’ye gelmek üzere olan yağ yüklü gemilerin Azak Denizi’ndeki limanlarda bekletilmesi, Türkiye’nin ham yağ ithalatını büyük ölçüde tehlikeye soktu.
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği, Ticaret Bakanlığı’na başvurarak stoklarda en fazla Nisan ortasına kadar yetecek kadar yağ kaldığını, Rusya’nın yağ gemilerine izin vermesi için acil girişimde bulunulmasını istedi. Bakanların ayçiçeği yağı stoklarının yeterli olduğuna ilişkin açıklamalarına rağmen, bazı markaların 5 litrelik ayçiçeği yağı fiyatı 250 lirayı aştı. Ayçiçeği yağını piyasaya göre daha ucuza satan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) önlerinde kuyruklar oluştu. Erdoğan ile Putin arasındaki görüşme sonrası Azak Denizi’nde bekletilen yağ gemilerinin yola çıkmasına izin verildi. Bu durum “gıdada kendi kendine yeterlilik”, “gıda güvencesi”, “Gıda Egemenliği” tartışmalarını tekrar gündeme getirdi.
Tanelerinde yüksek oranda yağ içeren ayçiçeği en önemli yağ bitkilerinden birisidir. Türkiye’nin hemen her bölgesinde yetişebilmekte ve çoğunlukla yağlık olarak üretilmektedir. Yağlık ayçiçeği yağ, küspe ve biyodizel üretimi için kullanılmaktadır. Artan nüfusla birlikte bitkisel yağ tüketimi de artmakta, ancak yerli kaynaklardan üretilen yağ tüketime yetmemektedir. Giderek artan yağ açığı ithalatla karşılanmaktadır.
2021/22 sezonu itibariyle Dünyada 57.3 milyon ton olarak gerçekleşen ayçiçeğinin üçte ikisinden fazlası Ukrayna (yüzde 31), Rusya (yüzde 27) ve AB’de (yüzde 18) üretilmiş olup, Türkiye yüzde 3’lük payıyla dünyada 6’ıncı sırada yer almıştır.
AYÇİÇEĞİ KÜRESEL SERMAYENİN KONTROLÜNDE
Ayçiçeğinde girdi temininden (tohum, gübre, pestisitler), üretim, dağıtım ve pazarlamaya kadar üretim zincirinin tüm aşamalarına çokuluslu şirketler hakimdir. Üretimin belirleyicisi olan bu şirketler yoksulların sağlıklı, yeterli ve ucuz gıdaya erişimlerini engellemektedir. Çokuluslu şirketlerin tohum üzerindeki hakimiyeti giderek artmaktadır. Dünya ayçiçeği üretiminin yüzde 31’inin gerçekleştiren Ukrayna’da ham yağ ihracatının yüzde 71’i 5 şirket (Kernel, COFCO, Bunge, Wilmar ve Cargill) tarafından gerçekleştirilmektedir. Üretimde Ukrayna’yı izleyen Rusya’da ise ilk 4 şirketin (Efko, Aston, Yug Rusi ve Rusagro) ihracattaki payı yüzde 50’yi aşmaktadır. Kısacası Dünyada ayçiçeği piyasası küresel sermayenin kontrolündedir.
Türkiye’de ayçiçeği tohumluğunun yüzde 75’i aşkın bölümü üç uluslararası tohum tekeli (Pioneer, Syngenta, Limagrain) tarafından üretilmektedir. 2021 yılı itibariyle ayçiçeği tohumluğu üretimi yaklaşık 36 bin ton olup, bunun 25 bin tonu ihraç edilmiştir.
EN FAZLA ÜRETİM TRAKYA’DA
Ayçiçeğinde son 5 yıllık rekolte ortalama 2 milyon ton civarında olup, en fazla üretim yapılan beş ilin üretimdeki payı yüzde 60’ı bulmaktadır (Tekirdağ yüzde 17, Konya yüzde 13, Edirne yüzde 12, Kırklareli yüzde 9, Adana yüzde 8).
YAĞLI TOHUM İTHALATI 3,6 MİLYON TON
2021 yılında 2.4 milyar $ karşılığı toplam 3.6 milyon ton yağlı tohum ithalatı yapılmış, bunun 2.5 milyon tonunu soya tohumu oluşturmuştur (Türkiye’ye GDO’lu soya ithalatına sadece hayvan yemi olarak kullanılması koşuluyla izin verildiği, gıda olarak kullanım için ithalat izni verilmediği belirtilse de, Dünyada soya üretiminin hemen tamamı GDO’lu tohumlarla yapılmaktadır). Soya tohumunun yüzde 73’ü (1.8 milyon ton) Brezilya’dan ithal edilmiştir (2020/21 dönemi itibariyle Brezilya’da üretilen soyanın yüzde 98’i GDO’ludur). Öte yandan yağlık ayçiçeği rekoltesinin 2.2 milyon tona yükselmesine rağmen 734 bin ton ayçiçeği tohumu ithal edilmiştir. Bu miktarın yüzde 66’sı Bulgaristan (yüzde 24), Moldova (yüzde 22) ve Romanya’dan (yüzde 20) ithal edilmiştir.
BİTKİSEL SIVI YAĞ İTHALATI 1.9 MİLYON TON
2021 yılında 2.2 milyar $ karşılığı 1.9 milyon ton bitkisel sıvı yağ ithalatı yapılmış olup, bunun 910 bin tonu (yüzde 49’u) ayçiçeği, 907 bin tonu (yüzde 48’i) ise palmiye yağıdır (Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) Mayıs 2016’da palmiye yağının 200 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda rafine edilmesi halinde, diğer bitkisel yağlardan daha fazla kanser yapabilen kirletici oluşturduğunu açıklamıştır). Ayçiçeği yağının yüzde 88’i Rusya’dan, palmiye yağının ise yüzde 79’u Malezya’dan ithal edilmiştir.
BİTKİSEL YAĞ İHRACATI
2021 yılında 920 milyon $ tutarındaki (623 bin ton) ayçiçeği yağı ihracatının yüzde 80’i rafine, kalan yüzde 20’si ise ham yağ olarak gerçekleştirilmiştir. Önceleri Rusya ve Ukrayna’dan sadece ayçiçeği tohumu ithal edilip Türkiye’de işlenirken, söz konusu ülkelerde ham yağ tesisleri kurulması üzerine günümüzde işlenmiş yağ ithal edilmektedir. Bu nedenle Türkiye’de birçok yağlı tohum kırma ve bitkisel yağ rafinasyon tesisi hammadde yetersizliğinden dolayı kapanmıştır. Soya tohumlarında yüzde 18-20 oranında yağ bulunur. İthal edilen 2.5 milyon ton soya tohumundan elde edilen tahmini 340 bin ton soya yağının 280 bin tonu ihraç edilmiştir. Ayrıca yüzde 87’si rafine olmak üzere toplam 197 bin ton palmiye yağı ihracatı gerçekleştirilmiştir.
İTHALATTA GÜMRÜK VERGİSİ SIFIRLANDI
Sonuç olarak 2.4 milyar $ yağlı tohum, 2.2 milyar $ bitkisel sıvı yağ ithalatı karşılığı toplam 4.6 milyar $ döviz ödenmiştir. Yani Türkiye yağ tekellerinin en büyük müşterilerinden birisi olmayı sürdürmektedir. İthalatın bu ölçüde artmasında gümrük vergilerinin düşürülmesinin önemli payı bulunmaktadır. Bu çerçevede ayçiçeği tohumu ithalatındaki gümrük vergisi 5 Kasım 2020, ayçiçeği tohumu ham yağı ithalatındaki gümrük vergisi ise 25 Kasım 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile sıfırlanmış, söz konusu uygulama 2021 ve 2022 yıllarında da sürdürülmüştür.
ÇİFTÇİ DEĞİL YAĞ SANAYİCİLERİ KAZANIYOR
TÜİK verilerine göre ayçiçeği yağının litresi 2020 yılı aralık ayında 16.1 liraydı. 2021’in aralık ayında ise bu rakam 28.2 liraya yükseldi. Yani son 1 yılda ayçiçeği yağı fiyatı yüzde 76 oranında arttı. Fiyat artışlarının başta gelen nedeni gerçekleşen üretimin tüketimi karşılamaması ve açığın ithalatla kapatılmasıdır. Ayrıca çokuluslu şirketlerin girdi temininden, üretim, dağıtım ve pazarlamaya kadar üretim zincirinin tüm halkalarına hakim olduklarını, fiyatların onlar ve ilişkili oldukları market zincirleri tarafından belirlendiğini de vurgulamak gerekir. Aynı dönemde ayçiçeği üreticisinin eline geçen fiyatlardaki artış yüzde 27’de kalmıştır. Türkiye’nin ithalata bağımlı olduğu tohum, gübre, pestisit, mazot gibi girdilerin fiyatları (döviz kuru ile birlikte) çok hızlı şekilde artmaktadır. 2021 yılında mazot fiyatı yüzde 74, kimyasal gübre fiyatları amonyum sülfatta yüzde 437, ürede yüzde 403, amonyum nitratta yüzde 371, DAP gübresinde yüzde 294 arttı. Ürettiğinden kazanamayan, borç batağına sürüklenen çiftçinin üretime devam edemediği yaşanmakta olan bir gerçektir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başlamasıyla 24 Şubat-4 Mart tarihleri arasında Karadeniz ayçiçeği yağının fiyatı yüzde 61.2’lik (905 $) artışla 2.385 $/ ton seviyesine yükseldi. Ayçiçeği yağı fiyatları ilk kez 2.000 $/ton seviyesini aştı. Aynı şekilde uluslararası piyasalarda palmiye ve soya yağı fiyatları da arttı. Dünyada gıda ürünlerinin fiyatları hızla artmakta, üstelik TL değerini yitirdiği için Türkiye daha yüksek fiyatlarla ürün ithal eden bir ülke durumuna gelmektedir. Bu nedenle öncelikle desteklerle üretim deseni yönlendirilmeli, girdiler üzerindeki vergi yükü azaltılmalı, üretim maliyetleri düşürülmeli, taban fiyat uygulamasına geçilmeli, üretici-tüketici zinciri kısaltılmalıdır
Video haberler için YouTube kanalımıza abone olun